Aydın Rodi Tosu, Mustafa Yurtdaş, Mahmut Özdemir, Murat Selçuk, Nesim Aladağ, Yemlihan Ceylan, Tayyar Akbulut, Yüksel Kaya

Anahtar Kelimeler: Koroner ektazi, koroner arter hastalığı; serum ürik asit; C-reaktif protein

Özet

Giriş: İzole koroner arter ektazileri (KAE) ciddi koroner arter darlığı olmaksızın normal koroner arter bölgesine göre 1,5 kat veya daha fazla arter genişlemesi olarak tanımlanır. KAE'nin nedeni tam olarak bilinmemekle beraber patogenezinde en çok artmış inflamasyon suçlanmaktadır. Serum ürik asit (SÜA) ve C-reaktif protein (CRP) inflamasyonun yaygın kullanılan belirteçleridir. Biz bu çalışmada SÜA ve CRP ile izole KAE arasındaki muhtemel ilişkiyi araştırdık.Hastalar ve Yöntem: Bu çalışmada bilinen veya süpheli iskemik kalp hastalığı nedeniyle Ocak 2011-Ağustos 2012 tarihleri arasında hastanemizde koroner anjiyografi yapılan 4600 hasta geriye dönük olarak değerlendirildi. Dışlanma kriterleri sonrası, çalışma popülasyonumuz 110 (Erkek, 63,6%; ort. yaş, 55,1±2,5 yıl) izole KAE hastası, bu grupla yaş, cinsiyet ve kardiyovasküler risk faktörleri (vücut kütle indeksi, hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi ve sigara içiciliği) olarak eşlenmiş 110 koroner arter hastası (KAH) (Erkek, 63,6%, ort. yaş, 55,2±2,3 yıl) ve 100 anjiyografik olarak normal koroner arterlere sahip hastayı (Erkek, 63,6%, ort. yaş, 55,2±2,5 yıl) kapsadı.Bulgular: Serum ürik asit düzeyi KAE ve KAH grupları arasında anlamlı fark göstermezken (6,5±0,5 mg/dl ve 6,4±0,5 mg/dl; p>0,05), kontrol grubuna (5,1±0,5 mg/dl) göre her iki grupta da anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0,001). Benzer şekilde serum CRP düzeyi KAE ve KAH grupları arasında anlamlı fark göstermezken (1,8±0,0 mg/dl ve 1,7±0,3 mg/dl; p>0,05), kontrol grubuna (1,1±0,4 mg/dl) göre her iki grupta da anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0,01).Sonuç: KAE olanlarda, normal koroner arterlere sahip olanlar ile karşılaştırıldığında, SÜA ve CRP seviyelerinin yüksek olduğunu ancak KAH ile karşılaştırıldığında anlamlı farklılık olmadığını saptadık. Bu veriler, KAE ve KAH'ın ortak patofizyolojik mekanizmaya sahip olduğunu düşündürmektedir.