Giriş ve Amaç: Romatizmal kalp hastalığı önemli bir sağlık problemi olmaya devam etmektedir. Günümüzde uygun morfolojiye sahip hastalarda perkütan mitral balon valvüloplasti(PMBVP) işlemi yapılmaktadır. Ciddi mitral stenozlu hastalarda sekonder pulmoner hipertansiyon görülmektedir. Sistemik pulmoner arter basıncının 50mmhg üzerinde olması hemodinamik dekompansasyon için yüksek riske sahiptir. Yüksek riske sahip ciddi mitral stenozu olan hastalarda PMBVP önerilmekle beraber ciddi pulmoner hipertansiyon olması 2021 ESC kapak hastalıkları klavuzuna göre PMBVP için uygun olmayan klinik durumlar arasında göterilmiştir. Olgumuzda pulmoner arter basıncı aşırı artmış hastalarda dahi PMBVP işleminin yüz güldürücü sonuçları paylaşılacaktır.
Yöntem: Retrospektif Olgu Sunumu
Bulgular: Bilinen hastalığı olmayan 24 yaşındaki hasta kliniğimize nefes darlığı şikayeti ile başvurdu. Son dönemde nefes darlığı şikayetinin arttığını belirten hastaya yapılan fizik muayenede 3/6 diyastolik üfürüm duyuldu. EKG ‘de sinüs ritminde ve kalp hızının 78/dk olduğu saptandı. Özgemiş ve soygeçmişinde özellik yoktu. Hemogram, Biyokimya, Kanama testleri ve kardiyak enzim değerleri normaldi. Hastaya yapılan Ekokardiyografide normal sol ventrikül sistolik fonksiyonları, ciddi romatizmal mitral darlığı( planimetrik mva 0.9 cm2, Gradient 32/27 mmhg ) , hafif mitral yetersizlik, orta triküspit yetersizliği, Pulmoner Arter Sistolik Basıncı ( PABs) 120mmhg olarak saptandı. Wilkins skoru 6 olarak hesaplandı. İşlemden önce hastaya TEE( Transözefagial Ekokardiyografi) yapıldı. Kalp boşlukları içinde ve sol atriyal apendikte trombüs saptanmadı ve mitral yetersizliğin hafif derecede olduğu görüldü. Klinik değerlendirme ve yapılan görüntülemeler sonucunda işleme kontrendike bir durum olmadığı saptandı ve hastaya Perkütan Mitral kapak valvüloplasti planlandı. İşlem için sağ femoral ven giriş yolu olarak kullanıldı. Sol femoral arterden aort köküne, anatomik destek sağlamak amaçlı pigtail yerleştirildi. Daha sonra 0.032 inç kılavuz tel üzerinden transseptal kateter vena kava süperiora konumlandırıldı. Tüm sistem fossa ovalise düşene kadar interatriyal septuma doğru geri çekildi. Brockenbrough iğnesi transseptal kateter içinden sağ atriuma ulaşıldı, Brockenbourgh iğnesi 2-3 mm kadar ilerletilerek septum delinerek transseptal ponksiyon yapıldı ve sol atriuma geçildi. Destek amaçlı kıvrık tel vasıtasıyla dilatatörlü taşıyıcı sistem sol atriuma yerleştirildi. Bu tel üzerinden valvüloplasti işleminin yapılacağı uygun boyuttaki inoue mitral balon sol atriuma gönderildi. Kullanılacak balonlar hastanın boy/kg/BSA göz önünde bulundurularak 30mm boyutunda balon seçildi. Sonrasında balon sol ventriküle geçirildi. Balon dar olan mitral kapak üzerine çekildi ve tamamen belirlenen boyutta açılarak dilatasyon sağlandı. Bundan sonra TTE yardımı ile mitral kapakta yeterli açıklık olup olmadığı kontrol edildi ve işlem sonlandırıldı. İşlem sırasında tüm hastalara tromboemboli profilaksisi amacıyla 100 IU/kg heparin uygulandı. İşlem komplikasyonsuz şekilde sonlandırıldı. İşlemden bir gün sonra yapılan Transtorasik Ekokardiyografide hastanın sistolik fonskiyonların normal, orta mitral darlığı (Planimetrik Mva 1.9 Gradient 16/8mmhg , PABs 72mmhg ölçüldü. Takibinde şikayetleri gerileyen hasta taburcu edildi. 1 ay sonra kontrol muayene yapıldı. Hastanın aktif şikayeti yoktu. Ekokardiyografide Sistolik fonksiyonları normal, orta mitral darlığı ve pulmoner arter sistolik basıncı 45mmhg ölçüldü.
Sonuç: Daha önce kliğimizde perkütan mitral kapak valvüloplasti yapılan 52 hastanın 12±6 aylık takibini içeren çalışmada hastaların ortalama pulmoner arter basınçları işlem öncesi 49± 8 mmhg ve işlem sonrası 33±11 mmhg bulunmuştu. Pulmoner arter basıncı şaşırtıcı derecede yüksek olan romatizmal mitral stenozlu hasta grubuna uygulanan perkütan mitral valvüloplasti işleminden hastaların daha fazla yarar gördüğü izlendi. Pulmoner arter basıncı aşırı yüksek olan ciddi mitral stenozlu hastalarda dahi PMBVP seçeneği akılda tutulmalıdır.